21 Eylül 2007 Cuma

Hürriyet yazarları hakaret atağında!



Hürriyet, Emin Çölaşan’a yol verme operasyonu kapsamında bir harekat girişimi başlattı. Gazetenin kalemşörleri, AK Parti’ye oy verenlere her gün bir şekilde saldırıyor.Doğan medyası, ikili oynamada yeni bir yöntem geliştiriyor.
Bir taraftan bazı haberleriyle AK Parti’ye destek veren bir politika izler görünerek Aydın Doğan’ın işlerini yoluna koymaya çalışıyor, öbür taraftan da topluma ağır hakaretler yöneltiyor.
AK Parti’ye destek veren politika çerçevesinde son örnek ise Emin Çölaşan’ın gönderilişi oldu. Hürriyet, kişisel kapris ve geçimsizliğiyle gazete çatsı altında ve Doğan Medya Grubu’nda kavga etmediği kimseyi bırakmadığı için işine son verilen Emin Çölaşan’ı bile farklı bir kılıfla sunmayı başardı. Çölaşan’ın gönderilişini, sanki hükümet kanadı istemiş gibi toplumun algılamasını sağladı.
İKİLİ POLİTİKADA BU KEZ SIRADA HAKARETLER ZİNCİRİ VAR
Hürriyet yazarları, şimdi AK Parti’ye oy veren kitleye hakaretler yağdırmaya başladı. 1950′de Demokrat Parti’ye oy verenleri, “Haso-Memo” diye aşağılayan zihniyet bu kez oklarını AK Parti seçmenine yöneltti. “Göbeğini kaşıyan adam”, “bidon kafa” sıfatlarına bu kez bir yenisi eklendi: “Mürit müşteri”…
Bekir Coşkun’un “Atatürk’ün kızları al bayraklarla yürürken, bu ülkenin aydınlık yüzlü erkekleri meydanları doldururken, çocuklar annelerinin-babalarının elini tutup yarınlarına şimdiden sahip çıkmaya kalkarken… Göbeğini kaşıyan adam uzakta bıyık altından güler. Ve sandık ortaya konulduğunda… Göbeğini kaşıyan adamın dediği olur” hakaretleriyle başlayan çıkış, Hürriyet’in yeni gözdesi Yılmaz Özdil ile sürdü. Özdil, “Allah cezanızı versin be kardeşim” diyerek bela okuduğu yazısını, yüzde 46,7’ye “bidon kafa” diyerek sürdürdü.
Hakaret sırası ise bu kez yalan ve asılsız haberleriyle önceki yıl ipliği pazara çıkan yazarı Özdemir İnce’de idi. İnce, dünkü yazısında AK Parti’ye oy veren seçmene ilk başta ‘müşteri’ diye vasıflandırdıktan sonra hakaretleri peşpeşe sıralıyor.
Özdemir İnce’nin, AK Parti seçmenini “mürit müşteri” diye nitelendirdiği yazısı:
Seçim tahminleri
4 Ağustos sabahı Muğla-Ören’de bakkal gazete paketlerini yeni açıyordu. Ülker, Hürriyet’in manşetini gösterdi: “Ağustosböceği ile karınca”. Bir yanda Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı “Karınca” Yılmaz Büyükerşen; öteki tarafta Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek.
Ben olsam Melih Gökçek’in yanına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı da koyardım. Ama bu muhteşem manşetten dolayı gazetenin yazı işlerini kutluyorum.
* * *
22 Temmuz seçimlerinden sonra bayram çocukları gibi şımaran İslamcı ve İkinci Cumhuriyetçi yazarlar, seçim tahmini yapmada yanılan yazarlara hakaret yağdırdılar ve istifalarını istediler. Kimi gazete yazarları da tahminlerinde yanıldıkları için açıkça özür dilediler. Ben gerçi tahmin yapmadım ama AKP aleyhinde yazılar yazdım. AKP’nin yüzde 46,7 oy alması konusunda yanıldım. Ama ben Türk halkının 46.7’sini seçmen sandığım için yanıldım. Bu yüzde 46.7 meğer seçmen değil müşteri imiş.Çünkü Türkiye’nin nesnel koşullarında halk seçmen bilincine ulaşmış olsaydı AKP’nin seçimi kazanması saçmalıktan başka bir şey olamazdı. AKP ve yarattığı nesnel koşullar eğer Fransa, İtalya, Almanya, İspanya’ya ve öteki AB ülkelerine taşınmış olsaydı bu parti kesinlikle seçimi kazanamazdı. Neden kazandı? Bunun bilimsel ve sosyolojik bir açıklaması olamaz. AKP’ye oy verenlerin seçmenlik bilincinin düzeyini, ulusal dayanışma ruhunun yoğunluğunu ölçmeden bir açıklamada bulunmak son derece sakıncalı olur. Seçmen mi, mürit mi, illüzyon bağımlısı mı?
* * *
Şu anda Ankara ve İstanbul kentleri susuz kalmaya mahkûm durumda. Şu günden itibaren yağmur yağmaya başlasa bile barajların eski doluluklarına erişmeleri birkaç yılı alır.
Susuzluğa çare olarak Allah’tan yardım isteyen ve Ankaralıların tatillerini uzatmalarını ya da ailelerinin yanına gitmelerini ve “cenabet” gezmelerini tavsiye eden Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Avrupa’da alay konusu oldu. Susuzluk bunalımının bu noktaya varacağı neredeyse sekiz aydır biliniyordu. Bunu seçmen de biliyordu. İstanbullu seçmen de İstanbul’un susuzluğa mahkûm olduğunu biliyordu. Sorumlu bu iki kenti yöneten ve ülkede iktidarda bulunan AKP idi. Ama Ankaralıların yüzde 48’i, İstanbulluların yüzde 45’i AKP’ye oy verdi. Fakat Eskişehir’de çok trajik bir gerçekle karşı karşıya bulunuyoruz. Büyükşehir Belediye Başkanı bir AKP’li olsa Eskişehir’in de durumu İstanbul ve Ankara’dan farksız olurdu. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı susuzluk tehlikesini üç yıl önceden gördü ve aldığı önlemlerle Eskişehir’i kurtardı. Seçim sonuçları ne oldu Eskişehir’de? AKP yüzde 44, Yılmaz Büyükerşen’in partisi DSP ile seçime birlikte giren CHP yüzde 24 oy aldı. Eskişehir seçimlerinin sonuçlarının mantıklı ve rasyonel olduğunu kimse söyleyemez.
Atalarımız “Kendi düşen ağlamaz iki gözü birden çıkar” demişler, ama yüzde 46,7’nin yaptığı seçimi Türkiye çok pahalıya ödeyecek. Verdikleri oy sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin adı “Ilımlı İslam Demokrasisi” oldu. “Türkiye’de laik sistemin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz” (Nail Güreli, Milliyet, 15.08.07; The Guardian, 15.12.05) diyebilen biri cumhurbaşkanı olacak. Bunun utancı yedi göbek sülalemize yeter!
Kaynak: Haber 7

Halka büyük hakaret!


Halka ”BİDON KAFA” diyen bu Hürriyet yazarının iğrenç yazısı aşağıda.Hürriyet’in halkıyla dalga geçmesi bir yana,artık yazarları da bu işlerle uğraşıyor.Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına demediğini bırakmayan bu cahil yazara tüm millet gereken cevabı vermeli.
Halka ”BİDON KAFA” diyen bu Hürriyet yazarının iğrenç yazısı aşağıda.Hürriyet’in halkıyla dalga geçmesi bir yana,artık yazarları da bu işlerle uğraşıyor.Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına demediğini bırakmayan bu cahil yazara tüm millet gereken cevabı vermeli.
BİDON KAFALI
ŞARIL şarıl bedava su varken, baraj yapacağına, dünyanın en uzun borusunu döşeyip, taaa Rusyalardan en pahalı gazı getiriyor…Depo yok.
Depo var…
Su yok.
Suyu bulsa…
Boru yok.
Boru döşese, o döşeyene kadar zaten su kuruyor.
*
Yani darılmayın ama, hakikaten Allah cezanızı versin be kardeşim.
*
Bakıyorum televizyonlara…
Şöhret olmuşsun yahu!
BBC, CNN hep seni gösteriyor.
Akmayan çeşme başında, elindeki boş bidonu kameraya sallayarak, “elim kırılsaydı” diye bağırıyorsun.
*
Hiç bağırma.
Senin paranla sana köfte ekmek ısmarladılar, hizmet sandın… Sudan ucuz senin oyun.
Hiç bağırma.
*
Düşün şöyle bir…
Maazallah CHP-MHP iktidar olsaydı, ne diyeceklerdi?
“Uğursuz bunlar…”“Bereketsizler…”
“Geldiler, kuruttular…”
Demeyecekler miydi?
Diyeceklerdi.
Sen de kafanı emme basma tulumba gibi sallayarak, “he valla” demeyecek miydin?
Diyecektin.
Hatta, şu anda tek satır bile susuzluktan bahsetmeyen liboşları, satılık kalemleri okuyup okuyup, “şerefsiz bu laikler” demeyecek miydin öfkeyle?
Diyecektin.
Hiç bağırma.
*
Bak şimdi sen, çoluk çocuk kokarcaya döndün, Afrikalılar gibi fellik fellik yıkanacak dere arıyorsun…
Senin sırtından koltuk sahibi olanlar, borsa vurgunu yapanlar, ihale kapanlar, dolar-faiz volisi vuranlar ise, Perrier’le San Pellegrino’yla jakuzide banyo yapıyor, köpük köpük.
*
Reina’da sular kesik mi sanıyorsun, a benim bidon kafalım?
*
Şimdi iyi dinle…
Yap elini yumruk.
Şeytan kulağına kurşun der gibi vur bakayım kafana iki defa…
Ne duydun?
“Donk donk” di mi?
*
Sen önce onu doldur.
Su kolay.
İşte cahil Yılmaz ÖZDİL’in mail adresi yozdil@hurriyet.com.tr Tepkinizi bu mail adresine mail atarak gösterebilirsiniz.

Genç siviller hala rahatsız!


Genç Siviller Hala Rahatsız!
Her şey birkaç ay önce başladı.
Önce, mitingler yapıldı, halk böyle istiyor mistifikasyonu yaratılmaya çalışıldı.
Sonra emekli hukukçuları, askerleri, politikacıları naftalin kokulu sandıklardan çıkardılar, bilirkişi diye önümüze koydular.

Koskoca hakimler 367 saçmalığını gözümüzün içine baka baka onayladı.
‘Yok artık bu devirde olmaz’ denen oldu, bir gece yarısı asker muhtıra verdi.
Genç Siviller Hala Rahatsız!

Her şey birkaç ay önce başladı.
Önce, mitingler yapıldı, halk böyle istiyor mistifikasyonu yaratılmaya çalışıldı.
Sonra emekli hukukçuları, askerleri, politikacıları naftalin kokulu sandıklardan çıkardılar, bilirkişi diye önümüze koydular.
Koskoca hakimler 367 saçmalığını gözümüzün içine baka baka onayladı.
‘Yok artık bu devirde olmaz’ denen oldu, bir gece yarısı asker muhtıra verdi.
Düdük çaldı, köşelerin en mert ve yetkin diye bilinen kalemleri, güya solda fikirsel temellerini kuranlar biranda özköklerine döndüler ve bila istisna bu sürecin coşkun ve yılmaz savunucuları oldular.

Ve sonunda beyinlerimiz üzerinde verdikleri iktidar mücadelesinin meyvelerini alma mevsimi geldi, önümüze sandık kondu.

Daha önce de yaptığımız gibi, tüm gündelik eleştirilerimizi, normal şartlar altında geçerli olan siyasal farklılıklarımızı bir kenara kaldırdık ve şapkadan tavşan çıkardık.
Hesapları tutmayan toplum mühendisleri hiç üzerlerine alınmadılar, halkın ahmaklığından hatta ihanetinden dem vurdular, faturayı birkaç siyasetçiye kestiler. Ayağa kalkıp üzerilerindeki tozları silkelediler ve hiçbir şey olmamış gibi “nerde kalmıştık?” diyerek yeni taktikler geliştirmeye koyuldular.

Daha önce zorlayarak, ürküterek, tehdit ederek yapamadıklarını, bugün uzlaşma, fedakârlık, kardeşlik, şövalyelik gibi değerlerle yapmaya çalışıyorlar.
Yani şeytan bu kez sağdan yaklaşıyor.

Her fırsatta “Çağlayan’a kulak ver, Tandoğan’a bak, Gündoğdu Meydanı’nı gör” diyerek uzlaşma adı altında kendi gündemini dayatanlara, 22 Temmuz’da Çağlayan’da, Tandoğan’da, Gündoğdu’da toplanan kalabalığı saymalarını öneriyoruz.
Hem de bu kez Google Earth’den değil, göz kararı da değil, Yüksek Seçim Kurulu web sayfasından.

Bu sayılar arasındaki milyonlarca farkı görüp, bu kez siz uzlaşmaya ne dersiniz?
Abdullah Gül, Sezer’den çok daha tarafsız, çok daha güler yüzlü, çok daha hoşgörülü bir cumhurbaşkanı olacaktır.
Gelin siz bir fedakarlık yapın ve Abdullah Gül üzerinde uzlaşın.
Yine de içine sinmeyenlere denilebilecek tek söz kalıyor:
“Biz 7 yıl Sezer’e katlandık, siz de 7 yıl Abdullah Gül’e katlanın.”
Abdullah Gül, her an geri adım atacak kadar inançsız sağcı idare-i maslahatçılık ile sırtını askeri vesayete dayamış totaliter bir uzlaşma söylemi arasında sıkıştırılmış durumda.

AKP kurmayları bilmelidir ki; savcıyla, dergiyle, 301’le doymayan bu demokrasi öğütücüsüne bir Abdullah Gül’ü feda etmek sadece onun daha fazla iştahını kabartacaktır.
Genç Siviller olarak; Abdullah Gül aday olamazsa çatışma çıkar diyemiyoruz, çünkü elimizde silah yok.
Abdullah Gül aday olmazsa kargaşa çıkar diyemiyoruz, çünkü emrimizde gazetelerimiz, televizyonlarımız yok.
Abdullah Gül aday olamazsa kriz çıkar diyemiyoruz, çünkü devletin en kudretli mevkilerinde adamlarımız yok.
Genç siviller olarak ancak şunu söyleyebiliyoruz: Abdullah Gül aday olamazsa, vicdanımız sızlar, demokrasimiz bir yara daha alır.
1961’de başına silah dayanıp, yurtdışına kaçmak zorunda bırakılan Ali Fuad Başgil’in cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi ileride utanarak anlatacağımız bir hikâyemiz daha olur.

Hürriyet'in reklamında ailenin yarısı yok!

Hürriyet Gazetesinin “Biz yetmiş milyon aileyiz” kampanyasına Tuğçe Baran’dan sert eleştiri…

Baran “bir adet beyaz Türkten, bir adet kara Türkten, bir adet entel Türkten, bir adet emekli Türkten ve bir adet ev kadını Türkten oluşan bir aile” diyerek kampanyayı tanımlıyor ve soruyor: “yüzde 46.6” isimli bir kardeşimiz yok muydu?

Tuğçe Baran’ın Vatan’daki yazısı:
Bizim yüzde 46.6 isimli bir kardeşimiz yok muydu?

Hürriyet’in yeni reklamı pek manidar! “Kavga etsek de biz bir aileyiz tıpkı Türkiye’ye gibi” deyip bir adet beyaz Türkten, bir adet kara Türkten, bir adet entel Türkten, bir adet emekli Türkten ve bir adet ev kadını Türkten oluşan bir aile oluşturmuşlar. Manasızca kavga edip birbirlerini aşağılıyorlar ama sonra aynı sofraya oturuyorlar vs vs. Tıpkı Türkiye gibi falan filan.
İyi güzel ama bizim bir de “yüzde 46.6” isimli bir kardeşimiz yok muydu? Hani başında örtüsü olan? Hani bazılarımızın sinirini hoplatıp duran?

Ailenin yarısını oluşturmaları gerekmiyor muydu?
Sofrada en az iki kişiyle temsil edilmeleri gerekmiyor muydu?
Nerede onlar?
Reklam çekimi sırasında tatilde mi çıkmışlardı?
Yoksa akşam namazını mı kılıyorlardı?
Yoksa yoksa emekli memur babaları cezalandırmış mıydı onları? “Sizin son zamanlarda diliniz pabuç gibi oldu, yok size yemek memek!” mi demişti? (Baba yoksa emekli bir albay mıydı?)
Şermin Topçu blogunda pek güzel yorumlamış reklamı. Reklamcılar beyaz Türk olduğu sürece

Türkiye ailesinin fertlerinden haberdar olamazlar diye.
Fakat ben topu sadece reklamcıya atamıyorum. Hele ki seçimlerden sonra yüzde 46.6 isimli aile ferdimizden haberdar olmamak için harbi şapşal olmak lazım.

Reklamcı mıdır müşteri midir burada ailenin yarısını yok sayan tümüyle şüphe içindeyim. Hürriyet gazetesinde baş örtülü bir kadının fotosu bir skandal olmadığı sürece çıkmaz zira. (“Bakan, türbanlı eşini aynı masaya oturttu!” “Türbanlı doktor hastayı muayene etmedi!”) Reklamında niye oynatsın?

Hani gerçekçi bir aile yapmak gerekirse en az iki buçuk tane AKP’li lazımdı aileye. Hadi güzel hatırınız için yarımı atayım iki tam yapayım. Ve lakin bir tanecik bile konmamış.
Tabii gerçekçilik diyorsak bu durumda entel kızın mesela sadece parmağının görünmesi gerekirdi, o da ayrı bir konu. Kitap okuyan entellerimizin oranı koca bir ailenin yarım parmağı kadar bile etmez çünkü.

Beyaz Türk de o durumda sadece belden yukarısının,
fanatik kardeşimizden de bir buçuk tane falan olması
gerekirdi.
Tamam çok gerçekçi olmayalım, insanları kesip biçmeyelim eyvallah da “yüzde 46.6” da pek kolay unutulacak bir “fert” değil yani.

Tesettürlü modern kızlar, genç kadınlar asabınızı bozuyorsa hiç olmazsa geleneksel anne, o da fazla geliyorsa geleneksel bir babaanne figürüyle bir şekilde temsil edilemez miydi “yüzde 46.6”mız?
***

YOKSA BABAANNE DE Mİ CEZALIYDI? O da mı o meşum gecede aç kalanlardandı? Hay Allah.. Ne despot bir babaymış…
TUĞÇE BARAN/VATAN 30.Temmuz.2007 15:19:58

Hürriyet yazarları fena çuvalladı!


Hürriyet yazarları seçim tahminlerinde çuvalladı. Yazarların sözde Anadolu turuna çıkan ve izlenimleri sonucunda yürüttükleri tahminleri içeren haber buhar oldu.

O müthiş analiz ve tahminler içeren haberi okumak için Hürriyet’in sitesine girenler haberi bulamıyor.

22 Temmuz’da AK Parti için koalisyon bile öngörmeyen yazarlara inat sandıktan yüzde 47 AK Parti çıktı. İşte ne olduysa bundan sonra oldu.
Genuş ufuklu yazarların öngörüsü hayal kırıklığı yarattı. Yanından bile yaklaşmayan tahminler seçim sonuçlarıyla yan yana durunca sırıttı. Böylesine zıt tahminlerin yer aldığı haber elbetteki yazarların karizmasını çizecekti.

Yönetim kadrosu operasyona gitti. Haberi internet sitesinden yok etti. Arşive girenler artık haberi bulamıyor.
Böylece yazarlar vaziyeti kurtarmış oldu. Tabi ki bir daha ki seçime kadar..

www.ensonhaber.com

Halk aptal değilmiş!

“Halk, sandığımız kadar aptal değilmiş!…”
23 Temmuz 2007 Pazartesi 08:51

Evet, önceki yazıda belirttiğim gibi gece yarısına kadar haber bültenlerine uzak durdum. Birkaç telefon mesajı ile öğrendim AKP’nin zaferini.Gece eve geldiğimde merakla Tv. Kanallarını gezmeye başladım. Baktım ki Kanatürk’de Tuncay Özkan ve Mine Kırıkkanat seçim değerlendirmesi yapıyor…
Tuncay’ın yüzünden düşen bin parça..Mine Kırıkkanat ise özeleştiri yapıyor…
(Mealen) “Biz sol olarak halka bir şey veremedik. Sadece Atatürkçülüğü kullanarak, halkı rejim tehlikesiyle korkutarak oy almaya çalıştık vs…”Derken, utanmadan ve sıkılmadan bombayı patlatıyor Mine;“Halk, sandığımız kadar aptal değilmiş!…” “Hah şunu bileydin Minnoş” dedim kendi kendime…

Bu köşeden anlatmaya çalıştık hep:Başkalarının kötü olması senin iyi olduğunu göstermez!Sürekli, AKP kötü, memleketi satıyor suçlamaları…Bunlar teröristlerle işbirliği yapıyor suçlamaları…ABD uşağı suçlamaları…Evet, memleket kötü yönetiliyor olabilirdi. Terör durdurulamıyor, kapkaç önlenemiyor olabilirdi… IMF’ye esir, ABD’ye kukla hale gelmiş bir ülke olabilirdik…Çok daha iyi kadrolara ihtiyaç vardı.Ki doğrudur, haklısınız…Peki siz ne vaadettiniz? Hangi projeyle çıktınız halkın karşısına? Cumhuriyet elden gidiyor, rejim elden gidiyor, laiklik, Atatürkçülük elden gidiyor…AKP karşıtı olan her melanete sempati ile baktınız. Sırf AKP karşıtı diye olmadık adamlarla koyun koyuna girdiniz.
Seçim bildirgelerinize bakıyoruz:Farklı hiçbir plan proje yok!Biri Cumhuriyeti kurtaracak! (Nasıl ve kimden? Halktan mı?)Diğeri terörü bitirecek! (Milletvekillerini dağa mı gönderecektin, yoksa bizim askerin yerine mayınlara basacak yabancı asker mi ithal edecektin)Sizin gördüğünüzü halk da görüyordu zaten.

Fakat sizlerin de memlekete ilaç olmayacağınızı farkedemeyecek kadar aptal da değildi.
“Ben daha iyiyim” demek yerine hep “o kötü” demeyi yeğlediniz. Yani umut olamadınız.…ve halkı aptal yerine koymanın cezasını ağır şekilde ödediniz. Meclis’in yeni yapısıyla ilgili değerlendirmeleri bir sonraki yazıya bırakacağız.Ancak sıcağı sıcağına ilk aklıma gelenleri söyleyeyim:Mazot 1 Yee Tee Lee Olmayacak!Cumhuriyet tehlikede değilmiş!
Baykal rekorlar kitabına girecek! Hem yüzme hem de seçim kaybetme konusunda…

Kaynak: http://www.sonsayfa.com/author_article_detail.php?id=3007

Doğan yine çelişkili!

İzmir Gündoğdu Meydanı’nda önceki gün AK Parti’nin düzenlediği mitingi Hürriyet ve Milliyet Gazetesi iki farklı ‘açıdan’ gördü.

Hürriyet Gazetesi dün yayınladığı haberinde ‘AKP’nin ağır toplarıyla yapılan Gündoğdu Meydanı’ndaki miting, 13 Mayıs’ta aynı meydanda yapılan 1.5 milyon kişinin katıldığı Cumhuriyet Mitingi’nin gölgesinde kaldı. Üstelik 70 balıkçı teknesi ve bir vapur AKP bayraklarıyla süslenip denizden destek verdiler’ yorumunu yaptı.
İşte Hürriyet’in yayınladığı fotoğraf
Büyük resim tıklayınız

Milliyet Gazetesi ise ‘miting, katılım konusundaki tartışmaları da beraberinde getirdi. AKP’liler alanda 140 bin kişinin bulunduğu iddia ederken CHP’liler 10 bin kişi olduğunu savundu. MHP’li yöneticiler de AKP’nin, İzmir mitingine kent dışından yaklaşık 500 araçla insan taşıdığını tespit ettiklerini söyledi’ şeklinde haberini bugün yayınladı.
Bu da Milliyet Gazetesi’nin yayınladığı fotoğraf

Büyük resim tıklayınız
İşte bu da Anadolu Ajansı’nın geçtiği fotoğraf
Büyük resim tıklayınız

Aynı gruba ait iki gazetenin meydanlardaki kalabalığı farklı göstermesi ve Cumhuriyet mitingleri kıyaslaması farklı yorumlara sebep oldu.
Hürriyet Gazetesi’ndeki fotoğrafta Ak PartiGündoğdu meydanını hıncahınç doldururken Milliyet’in fotoğrafında oldukça az bir kalabalık gözüküyor.
İki haber yan yana geldiği zaman yoruma ihtiyaç bırakmıyor.

Samanyoluhaber.com
2007-07-10 16:17:15